Arkeolog olarak yaklaşık 40 yıldır Anadolu'nun çeşitli yerlerinde görev yapan Füsun Ertuğ İznik'te hayata geçirdiği sepet koleksiyonu ile sepetçiliğin tarihçesini hazırlıyor.
Evinin bahçesindeki eski ahırı “Sepethane” adını vererek adeta sepet müzesine çeviren Ertuğ, 20 yıldır Türkiye’nin çeşitli illerinden topladığı 170’e yakın sepet çeşidi ile görenleri hayran bırakıyor.
10-12 BİN YIL ÖNCESİNE DAYANIYOR
Yıllardır kazılarda bulduğu sepet izlerinden yola çıkarak bu gün İznik'te adeta sepetçiliğin tarihini yeniden yazan Tarih öncesi arkeoloğu olan Ertuğ, "Bu güne değin yapılan kazılarda Neolotik döneme ait yaklaşık 10-12 bin yıllık sepet izlerini görebiliyoruz. Fitolit denen bitki hücre yapıları toprakta bozulmadan kalabiliyor. Bunun yanı sıra özellikle su altında olduğu gibi kalmış olan sepet kalıntıları da mevcut. Günümüzde sepetlerin yapım tekniği, hangi malzemelerin kullanıldığı konusunda herhangi bir çalışma mevcut değil. Neden yok, bu sepetler günümüzde hala gündelik malzemeler olduğu için dikkat çekmiyor. Bu güne değin önemsenmemiş, Anadolu'da kaç teknik var diye sorduğumuzda cevap bulamıyoruz. Her bir usta bölgesel olarak sadece kendi bildiği tekniği kullanıp farklı bir malzemeden sepet yapıyor. Fazla bir ekonomik getirisi olmadığı içinde bu meslek günden güne yok oluyor." diye konuştu.
BEŞ FARKLI TEKNİK MEVCUT
Yaklaşık 20 yıl önce başladığı bu işe öncelikle insanların kullandığı bitkileri araştıran Ertuğ, konuşmasında; " Kazılarda bulduğumuz bu sepetlerin hangi tekniklerle hangi malzemeyle yapıldığını anlamak için yavaş yavaş sepetleri toplamaya başladım. İznik'e taşınalı 8 yıl oldu. Buraya her gelen bizlere Türkiye'nin farklı köşelerinden yeni sepet örnekleri getiriyor. Her birini ayrı ayrı incelersek simit sarma, bükme, saç örgü, dikmeli atmalı ve karma tekniği olarak beş farklı teknik ortaya çıkardık. Kullanılan malzemelere baktığımızda ise Fındık, Kestane, Komar, Söğüt gibi 70-80 farklı malzemeden sepet yapılabiliyor. Sık sık Arkeoloji öğrencilerine sepetler konusunda bildiklerimi aktarmağa çalışıyorum."
BİR MÜZE YARATILMASI GEREKİYOR
Yurdun farklı bölgelerinden üç sepet ustasına koleksiyonunda köşe açarak yer veren ve ürünlerini sergileyen Ertuğ, "Yapmak istediğimiz bu sanatı bilimsel anlamda ortaya çıkarmak ve gelecek nesillere aktarmak. Bu konu bizim kültürümüzün bir parçası. Her bölge kendi bölgesine has bir şekil yaratmış. Kimi bölgede sepet altları düz olurken Karadeniz gibi nemli bölgelerde sepetlerin çürümemesi için ağaçtan ayakları mevcut.Bu malzemeler hassas bir malzeme, bu gün burada bulanan tüm sepetlerin bir an önce korunma altına alınıp bir müze içerisinde sağlıklı bir ortamda korunması gerekiyor. Zaman içerisinde bir çoğunu kaybedebiliriz." dedi.